EKOLOJİ KONU ANLATIMI VİDEO
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Canlıların hayatlarını sürdürebilmeleri için enerjiye,
enerji üretebilmeleri için de besin maddelerine ihtiyaçları vardır. Besin
eldesi ise çeşitli şekillerde olabilmektedir. Bazı canlı grupları kendi
besinlerini üretebilirken, bazı canlılar ise dışardan hazır besin almak
zorundadırlar. Bundan dolayı da canlılar arasında besin teminine yönelik bazı
etkileşimler (beslenme ilişkileri) ortaya çıkar.
Canlılar arası etkileşimin genel şeması aşağıda verilmiştir.
Şemada da gösterildiği gibi canlılar beslenme ilişkilerine göre üç ana gruba ayrılırlar.
1. OTOTROF CANLILARKendi organik besinlerini dışardan aldıkları inorganik maddelerden üreten canlılardır. Hem kendi besinlerini hem de diğer (heterotrof) canlıların besinlerini üretirler. Hepsi de karbondioksit özümlemesi yapar. Bu gruptaki canlılara genel olarak üreticiler denir.Ototrof canlılar besin üretimi sırasında kullandıkları enerji kaynağına göre iki gruba ayrılırlar:
A. Fotosentetik OtotroflarBu canlılar besin üretimi için gereken enerjiyi ışıktan sağlarlar. Hepsinde klorofil pigmenti bulunur. Bu grupta şu canlılar bulunur:
A.
Kemosentetik Ototroflar
Besin üretimi
için gereken enerjiyi inorganik bileşiklerin oksidasyonundan elde edilen
canlılardır. Işık enerjisi kullanmadıkları için klorofil bulundurmazlar. Bu
grupta; sadece bazı bakteriler bulunur. Amonyak, nitrit, demir ve sülfür gibi
değişik inorganik bileşikleri oksitleyen kemosentetik canlılar madde
döngülerinde önemli rol oynarlar.
1. HETEROTROF CANLILAR
Besinlerini
hazır olarak alan canlılardır. Bu gruptaki canlılara genel olarak tüketiciler denir.
A. Holozoik Beslenme
Büyük
moleküller ve genellikle katı parçalar halinde dış ortamdan aldıkları
besinlerini, sindirim sistemlerinde sindirerek kullanan canlı grubudur.
Holozoik
beslenen canlılar üç grupta incelenirler.
Etçiller
(Karnivor) : Sadece et yerler. Aslan, kartal, timsah ve yılanlar bu gruba
örnektir.
Otçullar
(Herbivor) : Sadece ot yiyen canlılardır. Bazıları geviş getirme özelliğine
sahiptir. Koyun, keçi, at ve deve bu gruba örnektir. Hem Etçil Hem Otçullar (Omnivor) : Hem et hem de otla
beslenebilen bu canlılara ayılar, maymunlar ve domuzlar örnektir.
A.
Simbiyoz (Birlikte) Yaşam
İki veya daha
fazla canlının birlikte yaşamasına denir. Birliktelikte esas amaç beslenme
olup, korunma ve üreme amaçlı birlikte yaşam örnekleri de vardır. Birlikte
yaşam üç grupta incelenir.
Mutualizm: Birlikte yaşayan canlıların karşılıklı fayda sağladığı ortak yaşam şeklidir. Mutualizme en güzel örnek likenlerdir. Likeni su yosunu ile mantar oluşturur. Mantar su yosununa karbondioksit ve su verirken, su yosunu da mantara besin ve oksijen verir. Ayrıca insanlar ile bağırsaklarında yaşayan B ve K vitamini üreten bakteriler, geviş getiren memeliler ile selüloz sindiren bakteriler arasında da mutualizm vardır. Mutualist yaşayan iki canlı birbirlerinden ayrılırsa iki canlı da zarar görür.
Kommensalizm:
Bir canlının fayda sağladığı, diğerinin ise fayda veya zarar görmediği ortak
yaşamdır. Örneğin, köpek balığının karın bölgesine tutanarak besin
kalıntılarıyla beslenen vantuz balığının (echeneis) köpek balığına herhangi bir
fayda veya zararı olmaz.
Parazitizm: Asalak yaşam da denir. Bir tarafın fayda, diğerinin ise zarar gördüğü yaşam şeklidir. Fayda gören canlıya parazit (asalak), zarar gören canlıya ise konak adı verilir. Hayvanlarda parazit olarak yaşayan canlılar iki gruba ayrılır. Konağın vücudunun içinde örneğin, bağırsaklarında veya kanında yaşayan sindirim sistemi gelişmemiş canlılara endoparazit (iç parazit) denir. Tenya ve plazmodyum (sıtma mikrobu) bu gruba örnektir. Canlı vücudunun dışından beslenen sindirim sistemi gelişmiş parazitlere ise ektoparazit (dış parazit) denir. Örneğin bit, pire ve kene gibi kan emici canlılar ektoparazittir.
Parazit olarak yaşayan bitkiler de
kendi aralarında iki gruba ayrılır. Bitki gövdelerinde yaşayan ökse otu, konak
bitkinin odun borularından emeçleriyle sadece su ve mineral alıp, organik
besinleri fotosentez yoluyla kendisi üretir. Bu şekilde beslenen bitkilere yarı parazit bitkiler denir.
Bazı bitkiler ise kloroplastları
olmadığı için konak bitkinin hem soymuk borularına hem de odun borularına emeç
gönderip doğrudan organik besin ve su alırlar. Böyle bitkilere ise tam parazit bitkiler denir.
Virüsler ise üremeleri için mutlaka
canlı hücrelere ihtiyaç duydukları için mecburi parazit olarak adlandırılırlar.
A. Saprofit Beslenme
Bu gruptaki canlılara çürükçül
(ayrıştırıcı) canlılar adı da verilir. Ölen organizma kalıntlarındaki organik
besinleri, inorganik maddelere kadar ayrıştırırlar. Bu gruptaki canlıların
enzim salgılama mekanizmaları üst düzeyde olduğu için bol miktarda hücre dışı
sindirim yaparlar. Saprofitler hem ölen organizmaları ortadan kaldırmaları
yönüyle hem de toprağın inorganik bileşiklerce zenginleşmesini sağlamaları
açısından doğada önemli rol oynarlar. Ayrıştırıcılar grubunu bazı bakteriler ve
mantarlar oluşturur.
1. HEM OTOTROF HEM HETEROTROF CANLILAR
Hem dış ortamdan hazır organik besin
alan hem de inorganik maddelerden organik besin sentezleyebilen canlılardır.
Böcekçil bitkiler ve öglena bu grubun en iyi örnekleridir.
Böcekçil bitkiler azotça fakir
topraklarda yaşadıkları için azotlu organik bileşikleri avladıkları böceklerden
sindirim yoluyla elde ederken diğer organik besinlerini fotosentez yoluyla
kendileri üretirler.
II. BESİN ZİNCİRİ ve ENERJİ PİRAMİDİ
Bir yaşam birliğindeki canlıların
birbirini tüketmesi ile ilgili oluşan beslenme ilişkisi zincirine besin zinciri denir. Besin zinciri
üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üç temel canlı grubundan
oluşur. Bir yaşam alanındaki çok sayıda besin zincirinin oluşturduğu karmaşık
beslenme ilişkilerine ise besin ağı
adı verilir. Besin zincirlerinde doğal bir enerji akışı gerçekleşir. Buna da enerji piramidi adı verilir.
Besin Zinciri ve Enerji Piramidi ile İlgili Genel Bilgiler
·
Besin
ve enerji piramidinde en alt tabaka da üreticiler bulunur. Üreticilerin büyük
kısmını ise fotosentetik canlılar ve özellikle bitkiler oluştururlar.
·
İkinci
tabakada koyun, inek, tavşan, çekirge, zooplankton gibi doğrudan üreticilerle
beslenen canlılar bulunur. Bu canlılara 1.dereceden tüketiciler adı verilir.
·
Üçüncü
tabakada 1.dereceden tüketicilerle beslenen hayvanlar bulunur. Bu canlılara
2.dereceden tüketiciler adı verilir. Yılanlar, etçil kuşlar, kurbağalar ve
sırtlanlar bu gruba örnek verilebilir. Bunların üzerinde de bir tabaka
olabilir. Aslan, timsah ve kaplan gibi yırtıcıların oluşturduğu bu tabakaya
3.dereceden tüketiciler adı verilir.
·
Bazı
canlılar farklı besin zincirlerinde farklı katmanlarda yer alabilirler. Örneğin
yılanlar bazen son tüketici olabilirken, bazen de yırtıcı kuşlar tarafından
tüketilebilirler.
·
Üreticiler
ışık enerjisini kimyasal bağ enerjisine dönüştürerek besin ve enerji piramidine
kazandırırlar. Üreticiler bu enerjinin bir kısmını kendileri kullanırken diğer
kısmını yapılarında depo ederler.
·
Ayrıştırıcılar
ölen organizmalardaki organik kalıntıları inorganik maddelere dönüştürerek
üreticilere kazandırırlar ve katmanda yer alırlar.
·
Bir
katmandaki birey sayısında meydana gelen bir artış veya azalma hem alt hem de
üst katmanları etkiler.
·
Enerji
bir üst katmana sadece besin tüketimi yoluyla geçer. Enerji aktarımı
üreticilerden son tüketicilere doğru olmak üzere tek yönlüdür.
·
Bir
besin piramidinde üreticilerden son tüketicilere (aşağıdan yukarıya) doğru
gidildikçe;
1.
Birey
sayısı genellikle azalır.
2.
Bir
üst katmana aktarılan enerji toplamı azalır.
3.
Isı
kaybına bağlı olarak her katmanda bir miktar enerji kaybı olur.
4.
Depo
edilen toplam besin ve enerji (potansiyel enerji) azalır.
5.
Birey
başına kullanılan enerji (kinetik enerji) genellikle artar.
6.
Biyokütle
(bir gruptaki canlıların toplam kütlesi) azalır.
7.
Dokularda
biriken ayrıştırılamayan zehirli madde oranı artar. (Biyolojik birikim)
8.
Bazı
besin zincirleri kısa, bazıları da daha uzun olabilir.
ÖRNEK 1:
Bir nehir ağzı
ekosisteminde, zehirli bir maddenin sudaki oranı milyonda 3 mg olarak
bulunmuştur. Bu ekosistemdeki besin zincirini oluşturan canlı türlerinin
dokularında ise, bu maddenin oranının binde 0,5 mg, binde 2 mg, binde 25 mg
değerlerine ulaştığı saptanmıştır.
Buna göre, binde 25 mg değeri, ekosistemdeki besin zincirini oluşturan aşağıdaki canlıların hangisinde saptanmıştır?
A)
Etçil balıklarda
B)
Hayvansal planktonlarda
C)
Balıkçıl deniz kuşlarında
D)
Otçul balıklarda
ÇÖZÜM:
Soruda binde
25 olarak verilen zehirli madde miktarı en yüksek değerdir. Zehirli madde
birikiminin en fazla olduğu canlı grubu ise besin zincirinin son halkasını
oluşturan canlılardır. Seçeneklerde verilen canlılardan balıkçıl deniz kuşları
en üst tüketicidir.
III. EKOLOJİK KAVRAMLAR
Canlıların
birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji adı verilir. Ekoloji biliminde
kullanılan bazı kavramlar şunlardır.
Biyosfer: Dünyadaki yaşam alanlarının tamamına biyosfer denir. Biyosfer
basitten karmaşığa doğru şu birimlerden oluşur.
Birey → Populasyon → Komünite → Ekosistem → Biyosfer
Populasyon: Belirli bir alanda yaşayan aynı tür bireylerin oluşturduğu
canlı topluluğudur.
Komünite: Belirli bir yaşam alanındaki canlıların tamamına komünite adı verilir.
Ekosistem: Bir bölgedeki canlıların cansız faktörlerle birlikte oluşturduğu sisteme ekosistem adı verilir. Cansız etkenler ışık, toprak, su, hava, mineraller, pH ve sıcaklıktır.
Baskın tür: Komünitede sayı ve faaliyet yönünden daha fazla göze çarpan türlere denir. Genel olarak kara komünitelerinde baskın tür bitkilerdir. Su komünitelerinde ise genellikle belirgin bir baskın türe rastlanmaz.
Süksesyon: Bir ekosistemde baskın olan türün yerini zamanla başka bir türün almasına süksesyon adı verilir.
Biyotop:
Canlıların yaşamlarını devam ettirdikleri uygun çevre koşullarını taşıyan,
coğrafik alanlara denir.
Habitat: Bir canlı türünün tabii olarak yaşayıp üreyebildiği doğal ortama, yani o türün doğadaki adresine habitat denir. Canlılar habitatına uygun adaptasyonlara (uyum özellikleri) sahiptirler.
Flora: Bir ekosistemdeki bitki, mantar ve bakteri türlerinin tamamına flora denir.
Fauna: Bir ekosistemdeki hayvan populasyonlarının tamamına denir.
Çevre Direnci: Bir populasyonun büyümesini olumsuz yönde etkileyen dış faktörlerdir. Besin kıtlığı, avcı hayvan sayısı ve kuraklık gibi faktörler çevre direncini meydana getirir.
Ekoton: Farklı iki ekosistemin kesişme bölgesidir. Bu bölgeler tür çeşitliliği bakımından zengindir.
Mikroklima: Dar bir alandaki sıcaklık farklarına denir. Bu duruma bağlı olarak aynı bölgede farklı türlerinin dağılışları gözlenebilir.
Biyom: İklim ve toprağın özelliklerine bağlı olarak benzer özelliklerde bitki ve hayvanların yaşadığı geniş bölgelere biyom denir. Dünya’nın bazı ana biyomları tundra, tayga, ılıman yaprak döken ormanlar, çalı ormanları, yağmur ormanları, çöl ve savan gibi biyomlardır.
Ekoloji Niş: Habitat içindeki bireylerin yaşamlarını sürdürmek için yaptıkları faaliyetlerin tamamına ekolojik niş adı verilir.
ÖRNEK 2:
I.Flora
II.Komünite
III.Fauna
IV.Populasyon
Yukarıdaki ekolojik birimlerden hangileri birden fazla tür çeşidi içerir?
A)
Yalnız
I B) I ve II C) II ve IV D) I, II ve III
IV. POPULASYONLAR
Belirli bir
yaşam alanındaki aynı tür bireylerin oluşturduğu canlı topluluğuna populasyon
denir. Örneğin, Marmara denizindeki istavritler, Belgrad ormanlarındaki
kızılçamlar birer populasyon örneğidir. Populasyonlar en küçük yaşama
birlikleridir.
Populasyonların Özellikleri
1.
Populasyonun Büyüklüğü: Populasyonun birey sayısıdır. İç ve
dış faktörlerin etkisiyle birey sayısı azalırsa populasyon küçülmüş. Birey
sayısında artma olursa populasyon büyümüş olur. Doğum ve içe göçler
populasyonun büyümesini sağlarken, ölüm ve dışa göçler populasyonun küçülmesine
neden olur.
Verilen Formülde; A=B ise populasyon
dengededir.
A<B ise
populasyon küçülür.
A>B ise
populasyon büyür.
Populasyonlarda
birey sayısı geometrik (katlanarak), besin oranı ise aritmetik olarak artar.
2.
Populasyonun Doğum ve Ölüm Oranı: Populasyona birim zamanda üremeyle
kaatılan yeni birey sayısının toplam birey sayısına oranına doğum oranı, birim zamanda ölen birey
sayısının toplam birey sayısına oranına ise ölüm oranı denir. Bu oranlar çevre şartlarına göre değişiklik
gösterebilir.
3.
Populasyon Yoğunluğu: Belirli bir zamanda birim alanda
bulunan birey sayısına denir. Populasyon yoğunluğu çevre şartlarına göre
değişebilir.
4.
Populasyon Taşıma Kapasitesi: Belirli şartlar altında bir
ekosistemde veya habitatta bir populasyonun bulundurabileceği en yüksek birey
sayısına taşıma kapasitesi denir. Çevre şartlarının değişmesi taşıma
kapasitesini de değiştirir.
5.
Populasyonda Yaş Dağılımı: Bir populasyonun gelecekteki durumu
hakkında yaş dağılımlarına bakılarak tahminler yapılabilir. Yaş dağılımı ile
ilgili olarak üç tip populasyon vardır. Bu populasyonlar ve yaş dağılımları
aşağıda görülmektadir.
Populasyonlarda Görülen Dalgalanmalar
Belirli zaman
aralıklarında populasyonun birey sayısında belirgin artış veya azalmaların
ortaya çıkması durumu dalgalanma olarak ifade edilir. Populasyonlarda görülen
dalgalanmalarda çevresel faktörler etkili olabileceği gibi diğer populasyonlardaki
bireylerle olan etkileşimler de rol oynayabilir.
·
Av
ile avcı populasyonlarının gelişiminde birbirine bağlı olarak artma veya azalma
eğilimi görülür.
·
Çeşitli
faktörlere bağlı olarak değişik dalgalanmalar gösteren farklı populasyonlar
bulunmaktadır.
·
Aynı
besinlerle beslenen türler farklı ortamlara yaşadıklarında normal büyüme
eğilimlerini gösterirken, aynı ortamda yaşadıklarında aralarında rekabet ortaya
çıkar. Bu durumda üstün olan tür hayatını normal olarak sürdürürken diğeri yok
olabilir veya ortamını değiştirerek rekabetten kaçabilir.
V. MADDE DÖNGÜLERİ
Bir
ekosistemin sürekliliği bu ekosistemi oluşturan canlı ve cansız unsurlar
arasındaki madde aktarımına bağlıdır. Bu şekilde ekosistemdeki maddelerin
devirli olarak kullanılmasına madde döngüsü adı verilir. Doğada başlıca su,
karbon, oksijen, azot, fosfor gibi madde ve elementler devirli olarak
kullanılır.
1.
AZOT DÖNGÜSÜ
Birçok önemli
organik bileşiğin yapısında azot (N) bulunmaktadır. Azotlu organik bileşikler
ototrof canlılar tarafından üretilip, beslenme yoluyla heterotrof canlılara
aktarılır. Ölen organizmalardaki organik kalıntılardaki azot da çürükçüller
tarafından toprağa kazandırılır. Ayrıca toprak ve atmosfer arasında da çeşitli
yollarla azot geçişleri olmaktadır.
Atmosferden
toprağa azot geçişi, asit yağmurlarıyla gerçekleşebildiği gibi, mikroorganizma
faaliyeti ile de gerçekleşebilir. Baklagillerin kökünde yaşayan Rhizobium
bakterileri gibi azot bağlayıcı bakteriler havadaki serbest azotu tutarak
toprağa kazandırırlar. Siyanobakteriler de atmosferin serbest azotunu
kullanarak organik besin sentezi yaparlar.
Organik
kalıntıların çürümesiyle açığa çıkan amonyak, nitrit bakterileri tarafından
nitrite, nitrit de nitrat bakterileri tarafından nitrata dönüştürülür. Bu olaya
nitrifikasyon adı verilir.
Nitrifikasyon sayesinde topraktaki yararlı azot tuzlarının oranı artar.
Nitrifikasyon bakterileri bu dönüşüm sırasında elde ettikleri kimyasal enerji
ile organik besin sentezi yaparlar. (kemosentez)
Bitkiler
atmosferdeki serbest azotu (N2) kullanamazlar. İhtiyaç duydukları
azotu topraktan NO3 (nitrat) tuzları şeklinde alırlar.
Bazı
bakteriler de nitrit ve nitrat tuzlarındaki azotu serbest hale dönüştürürler.
Bu olaya da denitrifikasyon adı
verilir.
ÖRNEK 3:
Kapalı bir deney
ortamında deneyin başlangıcından 24 saat sonra, karbondioksit ve serbest azot miktarının
azaldığını, oksijen miktarının arttığı gözleniyor.
Bu değişikliğe, aşağıdakilerden hangisine verilen iki canlı grubunun birlikte yaşaması neden olur?
A)
Yeşil
bitki – Mantar
B)
Parazit
bitki – Mantar
C)
Baklagiller – Nitrifikasyon Bakterileri
D)
Yeşil
bitki – Parazit bitki
ÇÖZÜM:
Soruda kapalı
bir ortamda karbondioksit ve serbest azotu azaltan, buna karşılık oksijen
miktarını artıran canlı gruplarını bulmamız istenmektedir. A, B ve D
seçeneklerinde verilen canlı grupları sadece oksijen ve karbondioksit gazlarının
değişimini etkiler. C seçeneğinde verilen baklagiller karbondioksit miktarını
azaltıp oksijen miktarını artırırken köklerinde yaşayan azot bağlayıcı
bakteriler( Rhizobium) ise serbest azot miktarını azaltır.
1.
KARBON DÖNGÜSÜ
En genel
şekliyle karbon devri, karbonun karbondioksit şeklinde ototrof canlılar
tarafından organik besin üretiminde tüketimi, solunum olayı sonucunda da
karbondioksit olarak üretilmesi şeklinde gerçekleşir.
Ayrıca fosil
yakıtların tüketilmesiyle de atmosfere bol miktarda CO ve CO2 şeklinde
karbon geçişi olmaktadır.
1.
SU DÖNGÜSÜ
Canlılar genel
olarak suyu sıvı olarak tükettikten sonra, bunu tekrar sıvı veya gaz şeklinde
dışarı atarlar. Topraktan atmosfere su buharı şeklinde, atmosferden de toprağa
yağmur, dolu veya kar şeklinde su geçişi gerçekleşmektedir.
2.
FOSFOR DÖNGÜSÜ
Fosfor
canlılarda nükleik asitlerin, ATP’nin, fosfolipit ve fosfoproteinlerin yapısına
katılırlar. Hayvanlarda diş, kemik ve dış iskeletlerin yapısına katılır.
Tabiatta en çok fosfatlı kayaçlarda inorganik olarak bulunur. Atmosferde fosfor
bulunmaz. Bu nedenle fosfor devri kara ve su ortamları arasında gerçekleşir.
Fosfatlı
kayaçların aşınmasıyla inorganik fosfor sulara geçer. İnorganik fosfor bitkiler
tarafından alınarak organik fosfata dönüştürülür. Organik fosfatlar besin
zinciriyle otçul ve etçil hayvanlara taşınır. Bitki ve hayvanların organik
kalıntıları saprofitler tarafından ayrıştırılarak tekrar inorganik fosfata
dönüştürülür. Sudaki fosforun karaya geçmesi suda yaşayan canlıların insan ve
kuşlar gibi karada canlılar tarafından yenmesiyle sağlanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)